a)Hiçbir zaman- Bu kadar katı olmayın. Asla, demeden önce yaratıcılığınızı kullanıp bir şeyler üretmeye çalışın. Biraz iyimser olmayı deneyin.
b)Nadiren- Ufak da olsa içinizde bir umut ışığı var demek ki… Bu ışığı güçlendirmeye çalışın.
c)Ara sıra- Ara ile sıra arasındaki boşluğu azalttınız mı, hedefe yaklaştınız demektir.
d)Her zaman- İyimser olun, dedikse bu kadarı da fazla! Mars’ta mı yaşıyorsunuz siz?
e)Hiçbiri
“Hiçbiri” diyenler iki büyük grupta toplanıyor. Eşitlik bir yana, üstünlük tartışmasını sürdüren kadınlar ve erkekler…
a)Bu ne biçim bir soru arkadaşım? Erkek cinsinin üstünlüğü tartışılır mı?
Haklısınız. Bu yazı size göre değil. Hemen bir başka sayfaya atlayabilirsiniz.
b)Bu ne biçim bir soru arkadaşım? Kadın, her konuda erkekten daha üstündür!
Feminist misiniz, nesiniz bilmem… Ama hayal dünyasında yaşadığınız kesin. Size güçlü bir paraşüt gerek. Narin bedeninizi bulutların üzerinden indirip, ayaklarınızın yere değmesini sağlamak için…
İşte Eşit Olduğumuz Yerler Ve Zamanlar
Doğarken- Ana karnından dünya yüzüne çıkarken, erkek ve dişi cinsi eşittir. İkisi de minik birer bebektir çünkü…
(Erkek bebeğin, bedeninde taşıdığı küçük fazlalığı saymazsak! Bir de dünya üzerindeki her toplumda yaşanan, “errrkek doğdu” sevincinin, “kız doğdu” sevincinden kat be kat fazla olduğunu görmezden gelebilirsek.)
Emzirilirken- Anasının sütünü emen iki bebecik arasında cinsiyet farkı düşünülebilir mi?
Oyun oynarken- Doğaları gereği farklılaşan ilgi alanları onları değişik konulara yönlendirebilir. Ama sonuç olarak ikisi de oyun oynayan çocuk konumunu paylaşmaktadırlar.
Sevgi dağılımında- Erkek çocuk ananın, babanın, hatta tüm sülalenin gözbebeğidir. Ancak kız, kendini sevdirmeyi bilir ve aradaki açığı kapatmayı başarır. Oğul, tüm hatalarıyla sevilir. Ama hayırlı evlât kavramı genellikle kız/kadın cinsinin tekelindedir.
Mal paylaşımında- Kanun önünde iki cins arasında ayrım yoktur. Ne var ki, kız evlenip ele karışacaktır. Mal varlığının, baba adını sürdürecek oğul yerine damada sunulması uygun düşmeyeceğinden; aile içi ayarlamalar yapılır haliyle…
Üniversiteye girerken- Tam bir eşitlik örneği daha! Aklı yeten, başarabilen kazanır. Kızlara, yüksek öğrenim hakkı kullandırılırsa tabii…
İş ararken- İşte burada işler çatallaşıyor… Aynı öğrenimi görmüş iki kişiden erkek olanının işe alınması, sık rastlanan bir durum. Ortak özelliklere sahip kız/kadın cinsine daha alt kadroların layık görülmesi de…
Ücret konusunda- Bir iş yerine aynı konumda çalışanlar aynı parayı almalı, değil mi? Pek öyle olmuyor; aslan payı (nedense) erkeğe ayrılıyor. Ama kadın cinsinin öne geçtiği alanlar da yok değil. Mankenlik ve fotomodellikte kadınların eline su bile dökemiyor erkekler…
Karşı cinsle ilişkilerinde- Bu konu başlığının burada ne işi var? Karşı cinsle yakınlık kurmak yalnızca erkeklerin hakkı! Gönlü geniş, daldan dala konan erkeklere çapkın diye hoşgörüyle yaklaşılırken; aynı durumdaki kız ve kadınlara ne gözle bakıldığını bilmiyor muyuz?
Evlenirken- Nikah defterine imza atan erkek ve dişi arasında kesin bir eşitlik var! İkisi de gözleri kapalı, evlilik dehlizine dalıveriyorlar.
Evlilik bir piyangodur, derler ya… Yanlış! Evlilik aslında hayatınızın üzerine oynadığınız en büyük kumardır! Piyangoda hiç değilse amorti şansı var. Kumarda her şeyinizi yitirebilirsiniz. Ya da umduğunuzun üzerine bir kazanımınız olur. Kumar oynayan iki kişi arasında cinsiyet ayrımı yoktur. Evlilikte mutluluğu yakalama şansı da öyle…
Ağlarken- Ağlamak insanca bir duygu. Yalnız kadınlara has bir özellik, hiç değil. Ama, “Erkekler ağlamaz!” diye yanlış bir şartlandırmayla, erkeklerin bu duyguyu doyasıya yaşamaları engellenmiş. Oysa ağlayabilen erkek, gücünden bir şey kaybetmiyor. Gözyaşı döken bir kadınla ortak yönü, onunla insanca bir duyguyu paylaşması yalnızca…
Gülerken- Canlılar arasında gülebilen tek varlık insan! Ne yazık ki, bu konuda da kadınlarımıza kısıtlamalar getirilmiş. Ağız dolusu, yüksek sesle gülmek haram kadına. Erkek için de benzer bir durum söz konusu. “Karı gibi gülme!” diye nazikçe uyarılarak kahkahalarına ambargo konulmuş.
Sözün özü; kadınlarımız da erkeklerimiz de aynı noktada buluşuyorlar. Gülerken insan olduklarını duyumsamada, kahkahalarını bastırmaya çalışırken de toplumsal baskının kıskacında; aynı konumdalar.
Öldüklerinde- Kayıtsız şartsız bir kadın-erkek eşitliği! İkisi de cansız birer beden…
Mezarda- Birer avuç toprağın altında, ebedi eşitliği paylaşıyorlar. Yaşamlarında paylaşamadıkları kadar…
Son Nokta
Gördüğünüz gibi, kadın ve erkeğin eşit olduğu yer ve zamanlar, tartışmaya açık.
Bu konudaki yorumlar, hangi ağızdan çıkarsa çıksın, karşı tarafı memnun etmeyebilir.
Ancak, yadsınamaz bir gerçek var: Kadın ve erkek iki kez kayıtsız şartsız eşitleniyorlar. Doğarken ve ölürken…
İkisinin arasında boşluğu doldurmak onların becerilerine -biraz da yazgılarına- kalmış.
Yazımdan da anlamışsınızdır; bu konuya ılımlı yaklaşıyorum. Kısır çekişmelerden, anlamsız atışmalardan yana değilim.
Benim kadın-erkek eşitliği konusundaki görüşüm şöyle:
Kadın ya da erkek, her insan; kendini karşısındakiyle eşit gördüğü oranda eşittir.
Önce inanmak gerek! Ki inandırabilesin.
Sonra…
Kendinize güveniniz tamsa, geriye ne sorun kalıyor ki?
Yorum Ekle